Ateşkes ve ‘koalisyon arayışı’ süreci
Fotoğraf: Envato
AKP’nin siyaset yapma tarzı içinde şantaj özel bir yer tutuyor. Bunun dozu, yer ve zamanı ise AKP’nin siyaset felsefesi olan pragmatizm temelinde belirleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık neredeyse her iftarda, seçim sürecinde açılışlar vesilesiyle yaptığı açıklamalarda olduğu gibi kendisini siyasetin en yetkili aktörü olarak sunan açıklamalar yapıyor. Önceki akşam da İstanbul’da TÜMSİAD iftar programında, “Seçim sonuçları her ne kadar tek parti iktidarını mümkün kılmamış olsa da, milletimizin Türkiye’nin son 12 yıldaki kazanımlarını koruma konusundaki kararlılığını ortaya koymuştur” diye başlayarak şu sözlerle devam etti: “Eğer bir koalisyon hükümeti kurulacaksa, milletin burada yer alacak partilerden, geriye doğru değil, ileriye doğru neler yapacaklarını duymak, bunun emarelerini görmek istiyor. Eğer ille geçmiş 12 yıl üzerinden bir koalisyon tartışması yapılacaksa, bu sürede eksik kalmış bulunan, daha iyisi ortaya konabilecek olan işler üzerinde durulmalıdır. Türkiye’nin büyük projelerini rafa kaldırma tartışmalarıyla başlayan bir koalisyon görüşmesi, karşısında herkesten önce beni bulur.”
Bugüne kadar birçok kez de, “Gerekirse erken seçime gidilir” açıklaması da yapan Erdoğan, seçimlerde halkın ortaya koyduğu tercihin anlamı açık olduğu halde, muhalefet partilerine yönelik azarlayıcı bir ton kullanmak konusunda ısrarcı görünüyor. Bu açıdan kendi konumunu da, abartılı bir biçimde her şeyin önüne koyarak bir şantaj aracına dönüştürüyor.
Erdoğan’ın bu tavrı, Türkiye’nin en çok kan kaybettiği konu olan Kürt sorununda da aynı biçimde seyrediyor. AKP iktidarı dönemindeki tüm ‘müzakere’ süreci böyle yürütüldü. Erdoğan, sürecin devamını bile kendisinin ve partisinin lütfu gibi sundu. Bunu müzakere sürecini farklı dönemlerde koordine eden Beşir Atalay ve Yalçın Akdoğan’ın tavrında da gördük.
Kürt tarafı ise, süreç boyunca yaptığı açıklamalar içinde, tam da bu nedenle çok sık ‘Oyalamaya izin vermeyiz’ vurgusu yaptı. Örneğin 2014’ün aralık ayında Hüseyin Deniz ile birlikte röportaj yaptığımız KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık, “AKP’nin süreci seçime feda etmesine izin vermeyiz” derken ve AKP’nin oyalayıcı tavrını sürdürmesini bir savaş hazırlığı olarak değerlendireceklerini söylerken de bunu vurguluyordu.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı 11 Temmuz Cumartesi günü “Ateşkes ihlallerine karşı misilleme hakkını kullanma” açıklamasını yaparken de, aslında aynı tutumu ifade ediyordu. Ama Türkiye’nin kestirmeden sonuç çıkarmayı seven ve bunu yaparken de çok sık olarak gerçekliği tahrif eden basın organlarının birçoğu bu açıklamayı “KCK ateşkesi bitirdi” diye haberleştirdiler.
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın önceki gün yaptığı “KCK açıklamasını ‘ateşkes karşılıklı olmalıdır’ diye okuduk” sözleri bu açıdan önemliydi.
Gazeteci Celal Başlangıç ise, KCK’nin bu açıklamasını dünkü Cumhuriyet’te yer alan yazısındaki saptamasıyla yerli yerine oturttu: “KCK’nin “misilleme” açıklamasının amacı ateşkesi bitirmek değil, AKP’nin ihlal ettiği ateşkesi yeniden “tahkim etmek”.
Bu konudaki doğrudan konunun merkezinden en sıcak açıklamayı ise, İMC TV’den Ayşegül Doğan’ın sorularını yanıtlayan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan yaptı. Karayılan’a göre, çözüm süreci şu anda bir ara dönemden geçiyor. Karayılan ‘ara dönem’ derken neyi kastettiğini bir süreç tahliliyle birlikte ayrıntılı biçimde açıklıyor.
Bu ayrıntılar için İMC TV’nin internet sitesinde yayımlanan röportaja bakılabilir. Karayılan’ın o sözleri içindeki bir bölüm şöyle: “Şimdi günlük olağan yaşanan gelişmeler var. Her bir gelişmenin sürecin netleşmesine belli bir etkisi olabiliyor ve elbette ki en önemlisi hükümetin nasıl bir hükümet olacağı konusudur. Yani hükümet bir savaş hükümeti mi olacak yoksa gerçekten Türkiye’nin sorunlarını çözmeye çalışan bir hükümet mi olacak?”
Tam da bu noktada başka aktörlerin pozisyonunun da önemi ortaya çıkıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde kuruluşunu ilan eden Barış Bloku bu açıdan önemlidir. Türkiye’yi ‘savaşa sürükleyen’ ya da ‘savaş hali ortamı’nda tutarak bundan medet uman politikalara karşı, barışı ve çözümü tesis edecek politikaların hakim olmasının mücadelesini vermek.
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00
- ‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı 07 Ekim 2024 05:13
- Bu sadece bir İsrail savaşı değil 30 Eylül 2024 05:00
- Savaş satanların yarışında söz sahibi olmak... 23 Eylül 2024 05:00
- Önce ölüm fermanını imzaladı, sonra kurbanıyla kağıt oynadı 16 Eylül 2024 05:30
- Çürüyen sınıfın adaletine karşı… 09 Eylül 2024 05:35